Benim de Söyleyeceklerim Var!, Umut Sarıkaya
Mürekkep Basın Yayın LTD. STİ.
11. Baskı / Ağustos 2013
Hakan Bıçakçı bir röportajında en sevdiği üç kitap sorusunu şöyle yanıtlıyordu: "En sevdiğim 1. kitap: Benim de Söyleyeceklerim Var 1... en sevdiğim 2. kitap Benim de Söyleyeceklerim Var 2... Ve en sevdiğim 3. kitap Benim de Söyleyeceklerim Var 3..." Hatta söz ettiğim videoyu bulup buraya da ekleyeyim diye araştırma yaparken Bıçakçı'nın Umut Sarıkaya'dan söz ettiği yazılarına, başka röportajlarına rastladım. Bıçakçı'nın listesi ilgimi çekti, mutlaka okumalıyım dedim ve ilk kitap ile başladım.
Umut Sarıkaya'nın Penguen'deki İşimdeyim Gücümdeyim karikatür köşesini severek takip ederdim. Açıkçası Penguen'de Benim de Söyleyeceklerim Var'ı okumaz, şöyle bir bakıp geçerdim. Bu ilgisizliğim Sarıkaya'ya özgü değil, genellikle karikatür dergilerinde düz yazıları atlıyorum. Sarıkaya da kitabında karikatür dergilerindeki yazıların pek okunmadığını yazmış. Bunu okuyunca "Yalnız değilmişim." diye düşündüm. Ama artık Umut Sarıkaya'nın yazılarını okuyacağım.
Kitabı elinizi alınca Umut Sarıkaya başlıyor anlatmaya. Beşiktaş'ta deniz kenarındaki park geliyor gözünüzün önüne: Yanında bir arkadaşı Sarıkaya kah gülüyor kah dertleniyor; arkadaşıyla tartışıyor, sonra kalkıp içmeye gidiyorlar. Bunlar okurken bir bir canlanıyor. Başından geçenleri konuşur gibi anlatıyor. Kendimize bile itiraf etmekten hoşlanmadığımız "tırt" özelliklerimizi Umut Sarıkaya kendisi için gönül rahatlığıyla dillendiriyor. Bir insanın kendisiyle barışık olması güzel, hele hele Sarıkaya gibi bunu kaleme dökebilmesi daha güzel. Hem eğlenceli oluyor, hem de düşününce "tırt"lığın her insanın mayasında olduğunu hem de öyle kötü bir şey olmadığını fark ediyorsunuz.
Kitap üç - dört sayfalık -öykü ya da anı Sarıkaya'nın ne derseniz dediği - yazılardan oluşuyor. Günlük hayattan, ev hayatından, iş hayatından, okul hayatından ve aşk hayatından kesitler esprili ve akıcı bir dille anlatılıyor. Etkileyici olan da hepimizin başından geçenlerin ilgi çekici bir üslupla anlatılması. Örneğin bazı durumlarda hesabı ödemek için ısrar ederken bu ısrarların dozunu "Karşı taraf öder herhalde, en azından Alman usülü olur." düşüncesiyle gönül rahatlığıyla sahtekarca arttırmak ve beklenenin olmaması durumunu aşağıdaki alıntı ne kadar güzel anlatıyor:
Bir kadın ve erkeğin ayrı dünyaların insanı olduklarını aşağıdaki cümleden daha iyi ne anlatabilir ki?
Yakın bir zamanda birkaç arkadaşını evlendirmiş olan ben, "Tanrım, nasıl bir ruh hali içerisindeyim?" diye endişe ederken bunları okuduğumda bu garip düşüncelere sadece ben sahip değilmişim diye düşüdüm ve rahatladım:
Bir zamanlar beraber takıldığınız, ortalıkta amaçsızca gezdiğiniz bir arkadaşınızın şimdi orda ciddi bir işe imza attığını görünce garip bir şekilde aldatıldığınızı hissediyorsunuz. s. 178
Alıntılarda da gördüğünüz gibi Sarıkaya konuşur gibi yazıyor, "orada" değil "orda", "ödeyeceğim" değil "ödiycem" gibi. Yer yer küfürler de var.
Hakan Bıçakçı gibi en sevdiğim kitaplar arasında ilk 3'e yerleştiremem ama en sevdiğim kitaplar listesinde ortalarda bir yerde olduğunu söyleyebilirim.
Kitabı elinizi alınca Umut Sarıkaya başlıyor anlatmaya. Beşiktaş'ta deniz kenarındaki park geliyor gözünüzün önüne: Yanında bir arkadaşı Sarıkaya kah gülüyor kah dertleniyor; arkadaşıyla tartışıyor, sonra kalkıp içmeye gidiyorlar. Bunlar okurken bir bir canlanıyor. Başından geçenleri konuşur gibi anlatıyor. Kendimize bile itiraf etmekten hoşlanmadığımız "tırt" özelliklerimizi Umut Sarıkaya kendisi için gönül rahatlığıyla dillendiriyor. Bir insanın kendisiyle barışık olması güzel, hele hele Sarıkaya gibi bunu kaleme dökebilmesi daha güzel. Hem eğlenceli oluyor, hem de düşününce "tırt"lığın her insanın mayasında olduğunu hem de öyle kötü bir şey olmadığını fark ediyorsunuz.
Kitap üç - dört sayfalık -öykü ya da anı Sarıkaya'nın ne derseniz dediği - yazılardan oluşuyor. Günlük hayattan, ev hayatından, iş hayatından, okul hayatından ve aşk hayatından kesitler esprili ve akıcı bir dille anlatılıyor. Etkileyici olan da hepimizin başından geçenlerin ilgi çekici bir üslupla anlatılması. Örneğin bazı durumlarda hesabı ödemek için ısrar ederken bu ısrarların dozunu "Karşı taraf öder herhalde, en azından Alman usülü olur." düşüncesiyle gönül rahatlığıyla sahtekarca arttırmak ve beklenenin olmaması durumunu aşağıdaki alıntı ne kadar güzel anlatıyor:
Neyse uzatmayayım, saat 22.30'da garson "Kapatıyoruz" dedi, hesabı getirdi. "Dur abi, sen hiç dokunma ben öderim" dedim. Ercan "Olur mu öyle şey, ben ödiycem" dedi. "Abi bak konuşmam bir daha, ben ödiycem" dedim. "Tamam öde" dedi. İçimden "Vay ancuk, insan bir kere daha ısrar eder, o ısrara endekslemiştim mali durumumu" diye usulca geçirdim... s.32
Bir kadın ve erkeğin ayrı dünyaların insanı olduklarını aşağıdaki cümleden daha iyi ne anlatabilir ki?
Zira o an anladım ki o bir cnbc-e, ben ise Flaş TV'ydim. O "Ustalara Saygı Kuşağı", ben "Türkü Bacı" programıydım. O anda ilişkiyi kafamda bitirip çökeleğimi, bulgurumu alıp eve geldim. s. 129
Yakın bir zamanda birkaç arkadaşını evlendirmiş olan ben, "Tanrım, nasıl bir ruh hali içerisindeyim?" diye endişe ederken bunları okuduğumda bu garip düşüncelere sadece ben sahip değilmişim diye düşüdüm ve rahatladım:
Bir zamanlar beraber takıldığınız, ortalıkta amaçsızca gezdiğiniz bir arkadaşınızın şimdi orda ciddi bir işe imza attığını görünce garip bir şekilde aldatıldığınızı hissediyorsunuz. s. 178
Alıntılarda da gördüğünüz gibi Sarıkaya konuşur gibi yazıyor, "orada" değil "orda", "ödeyeceğim" değil "ödiycem" gibi. Yer yer küfürler de var.
Hakan Bıçakçı gibi en sevdiğim kitaplar arasında ilk 3'e yerleştiremem ama en sevdiğim kitaplar listesinde ortalarda bir yerde olduğunu söyleyebilirim.
Ne kazandırdı?
Alıntılar
- Aylaklığa Övgü kitabıyla tanıştım.
- Severek okuyacağım bir yazar daha oldu.
Alıntılar
Aylaklığa Övgü kitabından çok etkilendiğini söyleyen bir kadın, şimdi benden set üstü ocak taksidine girmemi istiyorsa ben yakarım o kitabı aga! s.17
Neyse uzatmayayım, saat 22.30'da garson "Kapatıyoruz" dedi, hesabı getirdi. "Dur abi, sen hiç dokunma ben öderim" dedim. Ercan "Olur mu öyle şey, ben ödiycem" dedi. "Abi bak konuşmam bir daha, ben ödiycem" dedim. "Tamam öde" dedi. İçimden "Vay ancuk, insan bir kere daha ısrar eder, o ısrara endekslemiştim mali durumumu" diye usulca geçirdim... s.32
Ki kurnaz erkek okurlar bilir, "Ben sarhoş oldum" demek aslında "Ben kontrolden çıktım, bu saatten sonra her şeyi yapabilirim ve yaptıklarımdan yarın mesul değilim" demektir aynı zamanda... s.42
Başımı omzu ile göğsü arasına dayayıp, hani Gonca'nın çevresi geniştir, bu düşüncelerimi herkese anlatır diye olayı bireyler üzerine değil de topluma yaydım. "Bütün kadınları anlıyorum Gonca, terk edilmiş, yalnız, ilgiye muhtaç bütün kadınları anlıyorum" diye haykırdım. s.43
Zira o an anladım ki o bir cnbc-e, ben ise Flaş TV'ydim. O "Ustalara Saygı Kuşağı", ben "Türkü Bacı" programıydım. O anda ilişkiyi kafamda bitirip çökeleğimi, bulgurumu alıp eve geldim. s. 129
Gerçi modern dizaynlı evlerinde, oduncu gömleğimle otantik bir halı gibi duruyordum ama olsun, ortam süperdi ve mutluydum. s.145
Bir zamanlar beraber takıldığınız, ortalıkta amaçsızca gezdiğiniz bir arkadaşınızın şimdi orda ciddi bir işe imza attığını görünce garip bir şekilde aldatıldığınızı hissediyorsunuz. s. 178
İkimizin de aynı sınıfta olması onun açısından gerilimi kat kat arttırmıştı, benim için ise çağdaş bir insan olduğumdan sorun yoktu. s. 190
Burda bahsettiğim "özür dilemek" apayrı anlamlar içeriyor. Bir nevi savunma mekanizmasından, yanlış olan bir şeyi düzeltmek yerine onu "özür dilemek" aracılığıyla legal hale getirmekten, bir kurnazlık, bir sinsilik abidesi sözcükten bahsediyorum ben. s.240
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder