31 Aralık 2013 Salı

Nazilerle Beş Yıl - Önay Yılmaz



                                                       
Kitabın Adı: Nazilerle Beş Yıl
Yazar: Önay Yılmaz 
Yayınevi: Remzi Kitabevi
Beğeni Puanı: 3


Türkiye'nin en iyi liselerini dereceyle bitiren 5 genç Maden Tetkik Arama Enstitüsü bursuyla Almanya'ya Freiberg Madencilik Okulu'na maden mühendisliği eğitimi almak için gider. MTA eğitimlerini bir an önce tamamlayıp Türkiye'ye dönmelerini beklemektedir. Öyle ki dil eğitimi bile almadan mühendislik eğitimine başlarlar. İlk yıllarında uygulamalı eğitim olarak madenlerde işçi gibi çalışırlar. Bu sıkı çalışma gençleri oldukça yorar ve ailelerini endişelendirir. Çocuklarını maden işçisi olmaları için değil üniversite eğitimi için Almanya'ya göndermişlerdir. Türkiye'ye dönmelerini isteyen aileler olur ki gençler buna karşı çıkıp eğitimlerine devam ederler. 


Dil konusunda karşılaştıkları güçlükleri hep beraber çalışarak aşarlar. MTA Enstitüsü'nün, ailelerinin ve özellikle Atatürk'ün gençlerden beklentisi yüksektir. Bu beklentiler onları daha çok çalışmaya ve zorluklar karşısında yılmamaya sevk eder. II. Dünya Savaşı öncesinde ve savaşın ilk yıllarında bir yandan Almanya'ya, bir yandan da savaş koşullarına uyum sağlamaya çalışırlar. Türkiye'nin savaş karşısındaki tutumu, Nazilerin baskıcı politikaları gençlerin Almanya'daki gündelik hayatını etkiler. Türk Sovyet Saldırmazlık Paktı'na dayanarak Türkiye'nin savaş dışında kalmaya devam etmesi öğrencilerin son aylarını rahatça geçirmelerini sağlar. 5 yılın sonunda eğitimlerini başarıyla tamamlayıp Türkiye'ye geri dönerler.  


Galip Özen, Gürbüz Fındıklıgil, Muhammer Kaymakçalan, Enver Ediger ve Namık Esmer'in hikayesi, Önay Yılmaz'ın da adlandırdığı gibi adeta bir "belgesel roman" niteliği taşıyor. 
                                                         ***

Şu ana kadar Nazilerle ilgili birkaç film izlemiş, kitap okumuştum. O dönemin Türklerin bakış açısıyla anlatılması Türkiye'nin konumunu görmem açısından yararlı oldu. Alman parasının Türk parası karşısında değersiz olması gençlerin Türkiye'den gelen burslarıyla ekonomik açıdan rahat bir yaşantı sürmelerini sağlıyor. Şık kıyafetleriyle şehre adım attıkları an itibariyle tüm ilgiyi üstlerine çekiyorlar. Savaş döneminde temel ihtiyaç maddelerini temin etmek zor olsa da bursları sayesinde Almanlara göre daha az sıkıntı çekiyorlar. Nazilerin baskıcı politikalarını arttırdıkları savaş döneminde Almanların öğrencilere yaklaşımı da değişiyor. Özellikle Alman kızlarla arkadaşlık etmeleri pek çok kişi tarafından onaylanmıyor. 

Staj için gittikleri İngiltere'den tehlikeyi göze alıp Almanya'ya dönmeye çalışırken Almanya topraklarında Nazi subaylarının denetiminde pek çok Yahudi ile beraber gözaltına alınıyorlar. Yanlarındaki Kuran ile Müslüman olduklarını kanıtlıyorlar ve subayların İngilizlerin gündelik yaşamlarıyla ilgili sordukları -günde kaç yumurta yerler, stoğunu yaptıkları bir yiyecek var mı, moralleri nasıl gibi- soruları yanıtlayıp yollarına devam ediyorlar. Nazilerin yaptığı her şeyin meşru görüldüğü savaş döneminde sürekli bir şeyleri kanıtlamak durumunda olmaları gençleri güç duruma sokuyor. Üniversiteki eğitimlerine rahatça devam edebilmeleri için danışmanları Profesör Schumacher, Türklerin ari ırka mensup olduğuna dair bir belge çıkartılmasını sağlıyor. 

Ursula'nın bir yıl boyunca eğitim almak için kampa gönderilmesi "ideal Alman kadını" yaratmak için sistematik uygulamalar olduğunu gösteriyor. Nazi ideolojisiyle üstün ırkın ideal insan tipi tanımlanıyor ve insanlar bu kalıba uymaları için eğitimden geçiriliyor. Gürbüz'ün Ursula'nın annesi için kitapta yaptığı tanım bu profili gözler önüne getirir cinsten. 

Sarışın, güçlü, sağlıklı, evinden ve mutfağından başka şey düşünmeyen, iyi ahçı, iyi anne, iyi eş, yani Hitler'in topluma örnek olarak çizdiği "ideal Alman kadını" portresine tıpa tıp uyan, tipik bir Alman kadınıydı Ursula'nın annesi. (S. 124)

Kitabın büyük bir bölümünde Yılmaz, günümüz Türkçesiyle Galip'in ailesine gönderdiği mektuplara yer vermiş. Kitapta yer alan fotoğraflarla da söz konusu döneme tanıklık edebiliyoruz.


Nasıl okumaya karar verdim?


"Yine bir Nazi hikayesi mi?" diye düşündüm Deniz elinde kitapla çıkıp gelince. Çok beğendiğini ve tavsiye ettiğini söyleyince bir şans vermeliyim dedim. Uzun bir süre okumayı erteledim. Başladıktan sonra gerisi hızla geldi.

24 Aralık 2013 Salı

Bayan Peregrine'nin Tuhaf Çocukları- Ransom Riggs

İnanmanın bedeli adamakıllı artana kadar peri masallarına dört elle sarılırız. (S. 19)

Babam yarım gün, kuşları kurtarma gönüllüsü olarak çalışıyor, arabaların çarptığı akbalıkçılların ve olta yutan pelikanların tedavisine yardım ediyordu. Doğa yazarlığına özenen amatör bir ornitologdu. Basılmayı bekleyen bir yığın el yazısı bu hevesini kanıtlıyordu. Bu tür meraklar innsan ancak yüz on beş mağazaya sahip bir ailenin kızıyla evlendiği takdirde gerçek bir iş haline gelirdi. (S. 28)

Çocuk yuvasını gezerken bulduğu sandığın içinden çıkan garip resimler:

Kabuslara malzeme sağlama dışında maksatlarının ne olduğunu bilmiyordum. (S. 117)

Gerçeği öğrenmek için acele eden Jakob'a Bayan Peregrine'nin yanıtı:

Delikanlı bazen takdir edilecek kadar bildiğini okumak ve dayanılmaz derecede inatçı olmak arasında pamuk ipliğine bağlı bir köprü kuruyorsun. 
(S. 259)

Bayan Peregrine'in Jakob'a onlarla kalmasını söylüyor. Jakob ailesini düşününce de Bayan Peregrine'in cevabı şöyle oluyor:

Onlar seni sevebilir ama asla anlayamazlar. (S. 268)

9 Aralık 2013 Pazartesi

Gecenin Çobanları


Künye

Kitabın Adı: Gecenin Çobanları
Yazar: Jorge Amado 
Yayınevi: Engin Yayıncılık
Beğeni Puanı: 5



Kahramanlarımızın su gibi tükettiği Cachaça'yı (kaşasa)  merak ettim ve biraz araştırma yaptım. Şekerkamışından yapıldığını ve Brezilya'da bu içkiyi satan 4000'e yakın Cachaça markası olduğunu öğrendim. Daha fazla bilgi için Tuz ve Biber'e bakmanızı tavsiye ederim.

Kitaptan hoşuma giden bölümler:

Herhangi bir çocuk mavi gözlü olabilirdi; babası Zenci olsa bile. Çünkü Bahia'da doğmuş olan bir çocuğun kanına karışan kanları ayırıp adlandırmak elden gelmez. Bakarsınız melez bir aileden ortaya sarışın bir çocuk çıkar. Beyazların arasından bir Zenci yavrusu. Eh böyleyizdir biz. Tanrı günahlarımızı bağışlasın! (s.175)




... konuya girmeden önce, görgülü insanların yaptığı gibi şundan bundan söz ettiler.(s.189)


Çocuğun vaftiz anası da böyleydi. Çok iyi, dostuklarına çok bağlı bir insan; pek çok ahbabı var. Bunlar arasında doktorlar, yargıçlar, milletvekilleri... yani önemli kişiler bulunmaktadır. (Kerahane işletmecisi Dona Tiberia için söylenen sözler) (s.209)
Tramvay yolu kapayınca trafik aksadı, bu yüzden de ticaret ve endüstrideki işler sarsıntı geçirdi.  (s.222)


Bugün şehirlerimizde bir şüphecilik rüzgarı esmekte, bir inançsızlık ve güvensizlik dalgası gittikçe yayılmaktadır. Kaba bir maddecilik insanları, hele kadınları falcıların namusluca, çabuk ve etkili çalışmalarından uzaklaştırıyor. Onların, hayatın güçlüklerine karşı sundukları devalarla ilgilenilmiyor. (s.260)


Peki ama polis ve hükümet izin vermeyince nasıl namusluca hayatını kazanabilirdi? (polisin kumarbazlara karşı açtığı savaştan zarar gören Martin için yapılan yorum.) (s.264)

4 Aralık 2013 Çarşamba

Okuma Şenliği Kış 2013

Ben de Pinuccia'nın Kitapları'nın düzenlediği Kış Okuma Şenliği'ne aşağıdaki liste ile katılıyorum.


1. Kategori (10 puan): Altın Kitaplar Yayınevi’nden çıkan bir kitap okuyanlara.

 16.50 Treni - Agatha Christie
 
Polisiye romanlara ilgi duymadığım için  Agatha Christie okumayı erteliyordum. Kitapyurdu'ndan Altın Kitaplar yayınevini seçip satış adetlerine göre sıraladığımda 16.50 Treni gözüme çarptı ve listeme ekledim.

2. Kategori (10 puan): Kütüphaneden ödünç alınmış veya sahaftan satın alınmış bir kitap okuyanlara.
 
Leviathan, Paul Auster, 230 sayfa.

3. Kategori (10 puan): Adında bir hayvan adı olan bir kitap okuyanlara.
Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları -   Ransom Riggs

Pinuccia'nın Kitaplar'nın önerisiyle Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları'nı okumaya karar verdim.

4. Kategori (15 puan): 600 sayfadan uzun bir kitap okuyanlara.

Otostopçu'nun Galaksi Rehberi, Douglas Adams, 712 sayfa.

5. Kategori (15 puan): Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış bir yazarın bir kitabını okuyanlara.

Nefret, Arkadaşlık, Flört, Aşk, Evlilik -  Alice Munro, 368 sayfa.

6. Kategori (15 puan): Türk edebiyatında klasik kabul edilen bir roman okuyanlara.

Kötü Yol, Orhan Kemal, 276 sayfa.

7. Kategori (15 puan): Hiç okumadığınız bir ülke edebiyatından bir kitap okuyanlara.

Gecenin Çobanları, Amado, 346 sayfa.

Seçimimi Brezilya Edebiyatı'ndan yana kullandım.

8. Kategori (20 puan): Sinemaya uyarlanmış bir kitabı okuyup filmini izleyenlere.

Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın, Jonathan Safran Foer, 394 sayfa. 

9. Kategori (20 puan): Adında kış mevsimine ilişkin bir sözcük olan veya konusunda kış teması olan bir kitap okuyanlara.

Kış Bahçesi, Kristin Hannah

10. Kategori (25 puan): Yasaklanmış bir kitap okuyanlara.

Bülbül'ü Öldürmek, Harper Lee, 367 sayfa.

11. Kategori (25 puan): Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk hakkında yazılmış bir kitap okuyanlara.

Bitmeyen Devlet Kavgası, İsmet Bozdağ, 228 sayfa.

12. Kategori (25 puan): Yayınlanmış en az beş kitabı olan bir yazarın ilk kitabını veya romanınıokuyanlara. 

Kuyucaklı Yusuf, Sabahattin Ali, 221 sayfa.

13. Kategori (25 puan): Bir biyografi veya otobiyografi okuyanlara.

Tesla Zamanın Ötesindeki Deha, Margaret Cheney, sayfa 264.

Bir ay önce Belgrad'ta Nikola Tesla Müzesi'ne gitmiştim. Rehberi dinlerken en kısa zamanda Tesla'nın hayatını okumalıyım diye dşünmüştüm. Kısmet bu okuma şenliğineymiş.

14. Kategori (30 puan): Okuma yazmayı öğrendiğiniz yıl ilk kez yayınlanmış bir kitap okuyanlara.

Leyleklerin Uçuşu, Jean-Christophe Grangé, 302 sayfa.

15. Kategori (40 puan): Bir üçleme veya aynı seriden üç kitap okuyanlara.

Jean Paul Sartre, Özgürlük Yolları Üçlemesi

25 Şubat 2013 Pazartesi

Araf, Elif Şafak

Kış Günlüğü, Paul Auster

Auster, Kış Günlüğü'nde yaşam öyküsünü anlatıyor. Anımsadığı ilk günden başlayarak anılarını paylaşıyor. Düşüp kaşını patlattığı çocukluk yıllarından ergenliğe geçişi, gençliği, orta yaşlı zamanları ve şimdiki zamanı okurlarının gözleri önünde yaşıyor. 
Auster, Annesinin ölümünden sonra yaşadığı ilk panik atak, yaşamını sürdürdüğü evlere dair hissettikleri, en yakınlarının ölümlerinde bile ağlamadığı itirafı gibi kendine dair ne varsa içini döküyor. Bu yüreğini içtenlikle okurlara açmanın yanı sıra kendi kendini anlama süreci. 
Auster, hayatının kışında olduğunu biliyor. Daha kaç sabahı kaldığını merak ediyor. Kış Günlüğü, henüz tüketmediği kış sabahlarının eşşiz bir eseri. 



"Bu hiç kimsenin sözünü etmediği, ama herkesin günün birinde o noktaya geldiği evrensel çözümsüzlük; herkesin başına gelmiştir..." (s. 21-22)
 
"Hepimiz kendimize yabancıyız, kim olduğumuzla ilgili algılarımız ise yalnızca başkalarının gözlerinin içinde yaşadığımız kadarıyla var." (s. 142)