25 Mayıs 2014 Pazar

NW Londra, Zadie Smith

Burası, yabancılara çay yapılan bir ülke değil. Camdan birbirlerine bakıp gülümsüyorlar. İyi niyet var. Söylenecek bir şey yok. (S. 16)

Thatcher söylemiş:

- Otuz yaşın üzerinde olup otobüse binen herkes, kendini başarısız saymalı. (S. 55) 

Elmaağacıelma
Ağacın gövdesi, kabuğu.
Rüya gören Alice.
Yiyen Havva.
 (S. 37)

Bir heves dosyaları kapatıp çanta toplamaya girişiyorlar; olayın altı yaşında zil çaldığında yaşananlardan pek farkı yok. (S. 43)

En eski dostunuza böylesine berbat bir bıkkınlık vermek küçük düşürücü. Leah, onun ilgisini çekmek için eski isim ve yüzlerden bahis açacak kadar küçülüyor. (S. 74)

'Bana da hayatımı mahveden biri düştü.'
'Bunu kimse yapamaz, Tom. Bunu ancak sen başarabilirsin.'
(S. 148)

Karıncalar, ince bir çizgi halinde evyeden pencereye gidip geri dönüyor, sırtlarında yiyecek parçaları taşıyorlardı; ömür boyu çeşme suyu beklemediklerini gösteren bir güvenle hareket ediyorlardı. (S. 170) 

Ailesiyle evsiz bir adamla konuştuğundan daha kısa ve sert konuşuyorsa, bu, yüce gönüllülüğünün sonsuz bir yücelik olmadığından ve stratejik olarak en çok ihtiyaç duyulduğu yerde uygulanması gerektiğinden kaynaklanıyordu. (S. 200)

Avukatlık yapacak, ailelerinde meslek sahibi olan ilk kişiler olacaklardı. Hayatın bir mesleğe atılmakla çözülebilecek bir problem olduğunu düşünüyorlardı. (S. 224)

Hafızasında bu yolculuğa hiç çıkmamış olması, gitmeye karar vermiş olması kadar önemli bir yer tutmuyordu. (S. 233)

Birilerinin unutma ihtimaline karşı, dünyanın en popüler TV dizisi haftada beş gün tekrarlanıyor. (S. 235)

Elena, mükemmel bir çakışı sıradan bir başarısızlığa tercih eden kadınlardandı. (S. 248)

İnsanlar insan değildi, sadece dilin yaptığı bir etkiydi. Onları bir cümlede yaratıp öldürebilirdiniz. (S. 274)

Mutluluk mutlak bir değer değildi. Bir karşılaştırma durumuydu. (S. 277)

Televizyondaki sosyal konut, onun oturup sosyal konutlarla ilgili programı izlediği sosyal konuttan kısmen daha kötüydü. (S. 292)

Şimdi bu kadar çok iş varken -hayatının özü işe dönüşmüşken- .... (S. 302)


15 Mayıs 2014 Perşembe

Günün Kelimesi



 Verevine: Verev biçimi verilmiş.

Cama verevine, eğik siyah harflerle yazılmış bir reklam yapıştırılmıştı: Yalın Zarafet, Sonbahar Modası. ( s. 18)

Alice Munro, Nefret,  Arkadaşlık, Flört, Aşk, Evlilik

Nefret, Arkadaşlık, Flört, Aşk, Evlilik - Alice Munro

Kadınlar bu şekilde birlikte çalışırlarken bazı ayrıntılarda ya anlaşırlar ya da anlaşmazlar - mesela sigara içilebilir mi, yoksa temiz bir tabağın üstüne göçmen küller konabileceğinden içilmemesi daha mı iyi olur; sofradaki her şey kullanılmış olmasa da yıkanmalı mıdır gibi- (s.127)

Anlattığında birini sarsacak bir şeyler biliyorsan, anlatırsan ve karşındaki sarsılırsa başdöndürücü bir iktidar hissine kapılman kaçınılmazdır. (S. 136)

O günlerde genç kocalar sertti. Daha kısa bir süre önce, cinsel acılar içinde kıvranan , dizleri titreyen, umutsuz, neredeyse alay konusu olan talip rolünü oynamışken evlenip yatıştıktan sonra kararlı ve tasvip etmez bir havaya bürünürlerdi. Her sabah tıraşlı, genç boyunlarında kıravatla işe gidiş; bilinmez işlerle geçen gün; akşam yemeği saatinde eve dönüş; yemeğe eleştirel bir bakış; şak diye açılıp karmakarışık mutfağa, dertlere, duygulara ve bebeklere siper edilen gazete. Kısacık bir sürede ne çok şey öğrenmek zorundaydılar. Patronlar karşısında el pençe divan durup karılarını idare etmeyi. Ailelerini ilerideki çeyrek yüzyıl boyunca geçindirmek zorunda olan işler konusunda olduğu kadar mortgage, istinat duvarı, çimenlik, gider ve siyaset konularında da otoriter olmayı. 
(Hatırlanan, s. 254)

Çelinmiş miydi aklı? Daha ziyade, aklının çelindiği hayaline kendini kaptırmış olsa gerekti. Muhtemelen teslim olmanın yakınından geçmemişti; oysa gündem teslim olmaktı.
(Hatırlanan, s. 275)

Fiona da gönüllü hizmet koordinatörü olarak çalıştığı hastanedeki (kendi tanımıyla insanların uyuşturucu, seks ve entelektüel didişmeler dışında dertlerinin olabildiği sıradan dünyadaki) işinden ayrılmıştı. (AYI, DAĞI AŞTI GELDİ, s. 326)

Saçları dışında her şeyden vazgeçmiş, kilolu, genç bir kadındı. Saçları sarı ve hacimliydi. (AYI, DAĞI AŞTI GELDİ, s. 327)